Bazen arkadaşlarım çok haklı gerekçelerle adil olmayan durumlardan, kötü olduğuna inandıkları koşullardan yakınırlar. Salt kendileri için değil üstelik de. Başka insanların mutsuzlukları ve onların uğradıklarını düşündükleri haksızlıkları da görüp yakınırlar.

Peki doğan herkesin adil yaşama hakkı olduğunu insanlık sisteminin bekası için şu anda kabul eden sistem acaba ileride de bunu kabul edecek mi? Daha da ötesi biz, kendimiz, gerçekten yakınma hakkına sahip olacak kadar kendimizde hak görüyor muyuz yaşam üzerine.

Kendimden yola çıkarak bu konuya baktım, global empati kurdum kendimce :-)

Şimdi eğer doğa insanı, avcı toplayıcı olarak yaşasaydık ne olurdum ben?
-Boyum, uzun, yani kolay saklanamaz, tuzak kuramaz, av yapamazdım.
-Dişlerim genetik olarak sorunlu, modern tedavisiz dişsiz kalırdım, yani ölürdüm.
-Doğada da olsa eminim kansere de yakalanmayı başaran bir bünyem olurdu.
-Sanata yeteneğim de yok, insanları eğlendirip onlardan birşeyler isteyemezdim.
-Öte yandan hızlı koşarım, güçlüyüm. Avlanan avları zorla diğerlerinden alabilirdim.
-Kafam iyi çalışır, yönetici, rahip veya asker sınıfından bir zorba olabilirdim.

Özetle avcı toplayıcı bir toplum içinde, doğanın gereği genetik olarak ya hiç varolmazdım, ya da bir zorba ve kötü bir insan olarak varolabilirdim.

Şimdi kendimize bakalım hepimiz. Bu sistemden adalet bekliyoruz, adil uygulamaların tüm insanlar için eşit olarak uygulanmasını istiyoruz ama acaba bunu hakedecek özelliklerimiz var mı gerçekten?

Yani eşit hak talep ettiğimiz, hatta çoğu kez ayrıcalıklar peşinden koştuğumuz toplumla ilişkilerimiz bağlamında durumumuz nedir?
-Toplumdan bağımsız varolma yeteneklerine sahip miyiz? Çok açık; değiliz.
-Topluma sunduğumuz katma değer nedir? Bunun karşılığı ne olmalıdır? Yani topluma birşey veriyor olmalısınız. Değil mi?
-Herkesin insan olmaktan ibaret temel haklarının olduğuna inanırken kontrolsüz olarak yeni insanlar üremesi aslında içten içe size adil gelmiyor ama prensip olarak inanmaya devam ederek sağlıksız bir tutum mu izliyorsunuz acaba?
-Fazla üreyen klanların diğerlerinin haklarını alacağı aşikarken ve doğada da yaşama imkanımız yokken sizce sonumuzun hiç istemediğimiz bir yokoluş olacağı açık değil mi?

Çok fazla çözümsüz konu bıraktım ama merak etmeyin toparlayacağım. Yani intihar filan etmeyin, kendime uyguladığım size de anlatacağım çözümüm var.

Benim düşüncemde hiçbirşey tek renk, hiçbirşey kesin 0 ya da 1 değildir. Ara tonlar, ara değerler bol bol vardır.

-Sistemle savaşmanın yolu sistemle savaşmamaktan geçer. Zira yapacağınız savaş sadece sistemin bunu bir deney olarak algılayarak daha başarılı küreselleşme taktikleri üretmesini ve daha da güçlenmesini sağlar. Sistemle ve onun sunduğu gündemle ilgilenmeyin. Gözucuyla kendinizi koruyacak kadar bakın ama ilgilenmeyin, bunlar gereksiz konulardır. Ve “bazen bir insan tüm dünyayı değiştirebilir” lafı külliyen bir yalandan ibarettir.

-Sistem ve toplum size sadece onlardan birşey talep ederseniz yaptırım uygulayabilir, kontrol edebilir. İsteklerinizi minimize edin. Sistemden alabileceğiniz ama karşılığında fazla bir bedel ödemek zorunda kalmayacağınız herşeyi alın, ama bedel ödeyeceğiniz, zamanınızı (özgürlüğünüzü) alacak şeyleri mümkün mertebe talep etmeyin.

-Sağlık dışında sahip olabileceğiniz en önemli şey sevgi. Nasıl beylik laf gibi geliyor değil mi? Ama değil, çok samimi inancım odur ki 20 yıl ömrüm kaldığını bilsem ve büyük bir sevgi için 19’unu geri isteseler, veririm. Sevmek ve sevilmekten daha önemli birşey yok. Kalbinizi sertleştirmeyin yani nefret ve öfkeden olabildiğince uzak durun.

-Sanat kalbinizi açmanıza, algınızı açmanıza ve hoşgörünüzün artmasına imkan sağlar. Ne olursa olsun sanatı hayatınızın bir yerinde her zaman bulundurun.

-Doğa ile barışın, doğada hayatta kalma kuralları konusunda yapabilirseniz pratikler yapın. Yapamıyorsanız bile en azından ayda bir çıplak ayakla toprağa basın.

Bunları paylaşıyorum diye “ahkam kesiyor” demeyin lütfen. Sadece belki bir kişinin, okuyanlardan sadece bir kişinin bile aklında “demek bunları düşünen tek ben değilim” diye olumlu bir düşünce geçirsem, bir AN’lığına mutlu olsa, birşeyler yapmış olurum.

Siz de yapabilirsiniz benzer şeyleri; çok basitçe olumlu duygu ve düşünceleri ortaya çıkartacak iki satır yazı ile, bir resim, bir fotoğraf ya da sadece bir müzik paylaşımı ile. Güzel bir yazıyı, olumlu, umut ve coşku dolu bir yazıyı (tamamen bir geyik muhabbeti tadında olsa bile) okuyunca yüzüm gülüyor, seviniyorum. Belki ben de siz de birinin sevinmesine yol açarız.

Ama açmıyorsam da umurumda değil dostlar. Üzüntü kolaya kaçmak oluyor, ben zor olanı seçtim, mutlu olacağım.

Yarın yok ki..


Geri Dön ----- Mesaj Gönder