Ufffffffffffff


Sıkıldım hem de çok sıkıldım


Sıkıldım. Ne için yaşıyoruz? Salt türün devamı mı bizi koşturan, hayata bağlayan, yoksa ölüm sonrasının bilinmezlik korkusu mu? Hatta türün devamı güdüsü mü, bizi korkutan ölümden ki yaşama dört elle sarılalım diye?

Hayat böyle olmamalı. Mekanik, kurgulanmış, hesaplanmış.

Ben de biliyorum milyarlarca insanın düzen içinde yaşaması için kurallar olması gerektiğini. Ben de biliyorum en güçlüler ayakta kalmazsa belli bir süre sonra türün zayıf bireylerden oluşmaya başlayacağını ve yokolacağını. Ve aslında insan denilen doğaya aykırı varlığın da ancak doğal seleksiyonla türünü devam ettirdiğini. Yani sadece güçlü, zeki ve acımasızların ayakta kalacağını.

Umurumda bile değil. Ben sıkıldım.

Sanıyorum en korktuğum ve en sevdiğim şeye sarılacağım yine: Aşık olacağım. Zarif, narin kırılgan incecik bir sevgili bulacağım kendime. Kollarıma aldığımda, arasında kaybolacak. Ellerini tuttuğumda elleri ellerimde görünmeyecek bile. Saçımı okşadığında küçücük elleriyle, kendimi çocuk gibi mutlu hissedeceğim. Ve onu düşünüp gülümseyerek ama derinden iç çekerek uykuya dalacağım onsuz gecelerde.

Yapabilir miyim acaba? Yeniden aşktan korkmamayı öğrenebilir miyim? Ya da Vagabond'u yattığı ölüm uykusundan uyandırabilir miyim? O cesurdu, ben ise artık korkağın tekiyim.

Bilmiyorum. Ama çooook sıkıldım.

Evlilikler, çocuklar mı, aşk ve coşku mu? İkisinin bir arada olması mümkün mü? Hayır. Bin kere hayır. Evlilik bir akid, bir sözleşme. Burada sadece hesap kitap ve itidal var. Lanet olsun itidalli sevgiye. Benden uzak olsun hesaplı, kitaplı ilişkiler.

Aşk Nedir?

Gökova'nın mavisi mi
Seni yutan ve istemezse hic geri vermeyen

Bilmediğin yollarda yaptığın gezintiler mi
Bildiklerinden korktuğunu gizlemek için

Sarıldığında kendini güvende hisseden bir kadın mı?
Sarıldığı kişinin pek de önemi olmadığını bilen


Geri Dön ----- Mesaj Gönder