Metalik bakış açımıza gedik açmamız lazım...
Ne her hareketimiz içgüdüsel
Yani hayvani
Ne her duygumuz gönülden
Yani insani
Bir türlü kendime zaman yaratıp kendime söz verdiğim dans librettosunu yazamıyorum. Belki de hiç yazamam. Zira üç konu arasında takılıp kaldığım gibi bu konularda yazacaklarım gerçekten gönülden, dervişvari bir sıcaklık ve derinlik taşıyacak mı bilememem de çok engelleyici oluyor.
Konular şunlardı:
-Balıkçı deneyi ve kadın
-Toprağın çekimindeki insan
-Kalabalıkta tek başına
Balıkçı deneyi ve kadın, üzerinde en fazla tembellik yaptığım konu oldu aslında. Bir türlü elim varıp başlayamadım. Aslında taslaklarını çıkarttım. Sorguladım, hatta bu sorgulamayı hayalimde canlandırdığım sahnelerle de yaptım. Ama dağınık uçuşan düşünceleri yakalayıp zaptederek kelimelere dökmek bir türlü mümkün olmadı. Zaten bu olsa bile bunu sahneleyecek bir ekip bulabilecek miydim, sorgulanır.
Toprağın çekimindeki insan ise zaten dansa son derece uygun bir konuydu. Toprak-İnsan, Ölüm-Sonsuzluk, Bağlılık-Özgürlük gibi çelişkili gibi duran ve aslında birbirinin devamı olan sarmallardan oluşan bir konuydu bu. Buna da başladım ama çok konsantre olamadım bir türlü
Son olarak da koreograf ve eğitmen dansçı arkadaşım Deniz'in önerisi ile "kalabalıkta tek başına" gündeme geldi ama nedendir bilinmez, o da bir şekilde sürümcemede kaldı.
Aslıda tam olarak bir endişe idi sanıyorum beni engelleyen. Çok ciddi bir endişe: bu kadar önemli konular daha az planlı ve sistemli mi anlatılmalıydı acaba...
Zira yapmaya başladığım şey bir yerde durumları formüle etmek gibiydi. Kendi sesim bana metalik gelmişti galiba. Çok fazla şeyi içgüdülere bağlarken aslında insansı sıcaklığın çok da fazla etkin olmadığını keşfetmekten ve hayvansı tavırlardan kurtulamamış yaratıklar olduğumuzun ayırdına varmaktan yana bir korku duydum.
Yalaaaaaaaaaaaaaaannnn!...
Tembelim ben tembel
Hem de ne tembel...
Tatlı bir yaz günü var her an içimde
Sıcacık, yaprak kımıldamaz bir yaz günü
Gölge bir avluda
üstümde bir fanila,
altımda bir kısa pantalon
Elle doldurulmuş minderler üstünde
Kuşların ötüşleriyle keyiflenen
Kocaman bir bardaktan buzlu su içen
Kitabının sayfalarında uykuyu yakalayan
Kımıldarsa dünyanın dengesinin bozulacağına inanan
Ve
Hiiiiiç birşey yapmadan hayatı düşünen bir tembel
Mevsim ne olursa olsun
Mekan neresi olursa olsun
Hiiiiiç farketmez
Aklımda hep tembellik
İçimde hep bezginlik
Vücudumda tatlı bir uyuşukluk
Tembelim ben tembel
Hiç başka birsey değil...
Neyse itiraf ettim rahatladım. Ama, kararlıyım bu yazıları yazacağım sonunda. Zira bunlar da hep aklımın bir köşesinde. Bu arada bugün birşey farkettim. Şairlerin çoğu erkek, şiir okuyanların çoğu ise kadın. Kadınlar sizden de çok güzel şairler çıkıyor, biraz daha öne çıkın artık.
Benim yazdıklarım şiir değil haberiniz ola. Ben düşüncelerimin özetlerini yazıyorum sadece (tembelim ya o bakımdan). Bunu da belirtmeden edemedim.
Geri Dön ----- Mesaj Gönder