İşin kötüsü aklımda hiç konu yok. AN’a dair, sevgiye dair, deniz fenerinde bekçi olmaya dair, ıssız adaya dair yazayım istiyorum ama okuyanlar da sıkıldı yani hep aynı hep aynı.

Komik birşeyler yazmak istiyorum öte yandan. Hani içinde ufak mesajlar olanından. Ama elimden gelmiyor birşey yazmak şu anda.

Aslında bir konu var ve beni çok üzdü bugünlerde. Tam Benny & Joon’u seyrettiğim gecenin sabahında bir metro vagonunda herkes birbirini selamlarken köşede dikilip duran deliye kimsenin itibar etmediğini anlatan bir yazı okudum. Tam da filmin üstüne denk gelince çok fazla etkilendim.

Toplum farklılardan neden bu kadar çok uzak duruyor biliyoruz hepimiz, farklılar toplumu yapıştıran aidiyet zamkını yumuşatır, zayıflatır. Hayatta kalma güdüsüyle (ve bazen de türün devamı, üreme ve doğal seçicilik etkisiyle elbette) hepimiz farklı olandan irkiliriz.

Ama insancıllık da zaten böyle bir farklılık değil mi? Yani düşünsenize insancıllık bir arıza aslında. İnsancıl olan bir kavmin savaşçı kavimler ve hatta vahşi hayvanlar arasında yaşaması kolay mı? Elbette var hala bile böyle minik gruplar, doğal koruma duvarları sayesinde güzel klan hayatları süren ama diğer tüm toplumlar güçlüyü, sağlıklıyı, benzeşeni veya erk sahiplerinin öngördüğü kadar Layd Gagavari farklılaşanları kabul edebiliyorlar.

Keşke o delinin olduğu vagonda ben de olsaydım, bir Merhaba patlatırdım en azından gülerek, artık anlar mı anlamaz mı bilemem ama içim hayvan değil de insan olabilmişse biraz o deliye selam vermem gerekirdi herkesin birbirini selamladığı bir mekanda.

Delileri severim filan demiyorum, ama farklı olandan nefret edecek, tiksinecek kadar insansı olanları sevmiyorum, bunu belirteyim.

Eh saat de 15:40 olmuş, cafe’ye gitme vakti.

Hoş ve esen kalın.

 


Geri Dön ----- Mesaj Gönder