Baktım benim ADA’yı (http://www.yarinyokki.com/vagabond/ada.htm)
kimse yapmayacak daha basit bir prodüksüyon hayal ettim. Ama belirteyim yine de
ADA’yı yapsalar çok mutlu olacağım.
Bu yeni proje de aslında bir dans tiyatrosu ama o kadar da multi disiplinler
(hani su videolu mideolu, enstelasyonlu hadiseler) değil. ADA’dan gördüğüm
kadarıyla o tür şeyler zor olur diye kimse uğraşmak istemiyor.
Şimdi buradaki mevzu şöyle; bir yaşamı ele alıyoruz ve kendimize göre bu yaşamın
öncesi sonrasıyla bölümlere ayırıyoruz, toplam 8 bölüm ve her bölümün 8 ayrı
versiyonu var (64 koreografi zor degil mi, zor da bana ne ben yapmayacağım
nasılsa)
-Enerji Hali (haydi isterseniz bazılarınız için “Ruh Hali” de deriz)
-Doğum
-Çocukluk
-Delikan zamanı
-Aşk
-Huzur
-Bunama / Bebeklik
-Ölüm
Neyse bunların hepsi için bir koreografi yapılıyor. Zaten eminim herbiri için
milyonlarca kere benzer koreografiler filan yapılmıştır. Hah işte onlardan birer
tane daha yapılıyor. Buradaki sorun bu çizgide olaylar sıralı olarak
anlatılmıyor, her bölümde seyircilerden birisi bir çarkı çeviyor ve hangi evre
geldiyse dansçı o evreyi gerçekleştiriyor sahnede.
Toplam 8 kere çark çevriliyor ve ne komiktir ki 8 kere aynı bölüm çıkabiliyor
karşımıza ve biz 8 kere aynı bölümü farklı versiyonlarla da olsa aynı bölümü
izleyebiliyoruz. Toplam 8 seçeneğimiz var ancak 9 bölüm var ya, hah işte o da ne
biliyor musunuz o kadar zayıf bir olasılıkla 8 kere farklı evrelerin gelmesi
durumu gerçekleşmişse dansçı 9.ncu bölümde “Mucize” isimli bölümü kendi
yorumladığı şekilde gerçekleştiriyor. Mucize’nin gerçekleşme olasılığı çok
zayıf, yani bir gösteriye gelip de Mucize’yi seyredebilmek gerçek bir mucize.
Hayatımızda rastlantısal yaşadığımız anlar o kadar az ki bari sahnede
rastlantısal hem de tamamen rastlantısal bir performans izleyelim. Aynen kendi
hayatımızda olduğu gibi; evet, doğuyoruz, ölüyoruz ama arası tamamen
rastlantısal gidiyor, biz ise bunu değiştirip belli hayatlara yönelmeye,
standardizasyona gitmeye çalışıyoruz. Haaaa doğmamız ise işte gerçek rastlantı
bu, o kadar az bir olasılık ki hala doğduğuma inanamıyorum bunca yıldır.
Tamamen rastlantısal bir varoluş içinde bulunmamıza rağmen herşeyi anladığımızı,
anlayamadığımızı da anlamış gibi yaptığımızı gördükçe hayretlere garkoluyorum.
Yani ne salak insanlarız ki biz her boku anlamış gibi anlayabileceğimiz tek şey
AN’ın kendisiyken, geçmişle, gelecekle uğraşıp ziyan ediyoruz bu büyük rastlantı
mucizesini.
Yani en azında bir anı 2 saatlik bir oyuna indirgeyip ne göreceğimizi bir türlü
bilmeden üstelik oyuna her gece gitsek farklı birşeyler seyredeceğimizi bilerek
rastlantısal varoluşumuzu biraz olsun farkedelim istiyorum.
Ama yine diyorum bunlar hikaye ben ADA’yı izlemek istiyorum. Haaa bu rastlantı
konusunda daha çok şey geliyor aklıma, kimbilir belki de üşenmezsem yazarım.
PS: Elbette bir telif melif beklentim yok, isteyene librettoda da yardımcı
olurum elimden geldiği kadar ama benim derdim biletimi alıp girip izlemek
sadece.
Yarın yok ki...
Geri Dön ----- Mesaj Gönder