Yaptığımız herşeyin sonucunda bir etki oluşuyor yaşadığımız dünyada. Ve biz sadece kendi algılarımızla ölçebildiklerimizi içimize alıp duygu üretebileceğimizi sanıyoruz. Belki de sadece o kadar değildir.

Yani;
-Açtı, yem verdim, mırıldanmaya başladı. Ahhhh kedicik, canım kedicik, ne mutlu ettin beni o mırıltınla.
-Sırada bekliyorduk, iki büklüm, elinde bastonu ile o teyze geldi. Minicik kalmis bedeni zorlukla öne geçti, ona yerimi verince. Ama o masvavi gözleriyle bir teşekkür etti ki, içimde Arşipel aydınlığı, Halikarnas Balıkçısı coşkusu fışkırıverdi birden.
-Sonra elini tuttum. O kücüçük el bu kapkara Aralık soğunu içimden aldı götürdü. Damarlarıma o soğuk, üşümüş ama heyecanlı elin yaydığı sıcaklık yayıldı.

Elbette güzel şeyler bunlar, kim değil diyebilir ki?

Ama bir de etkisini algılarımızla hissedemeyeceğimiz sadece duygularımızla bilebileceğimiz davranışlarımız var, karşılıksız verdiğimiz sevgiler ve merhamet.

Yani;
-Sokaklara yem bırakmak ama bunları yiyenleri düşünmemek ve “yem bırakma” eylemini geri bildirim beklentisi olmadan yapmak.
-O kör kadın yine Bahariye’de müzik dükkanının önünde müzik dinleyecekti. Satıcıya “tango var mı çalar mısınız birkaç tane?” dedim. Biliyordum ki en çok tangolarda yüzü gülümsüyordu. Satıcı bir tango CD’si taktı, ben biraz daha oyalanıp çıktım dükkandan. Kadıncağızın yüzüne bile bakmadım ama biliyorum ki içinde mutluluk oldu bu küçük yalanla çaldırdığım müzikler.
-Salona girdiği anda gözlerimi ayıramadım, o bana bakmadı bile. Benim içinse AN dondu. O günden beri gecelerimi aydınlatan mutlu yaşam enerjim oldu ona duyduğum aşk. Şu anda yüzünü görsem bile hatırlamam, ama onu öylesine çok seviyorum ki kendim güzelleştim, insancıllaştım onun sevgisiyle.

Algımızın veya egomuzun geri bildirimine ihtiyaç duymadığı sevgi ve merhamet kadar ne mutlu edebilir ki bizi?

Belki güzel bir Mojito, kim bilir… :-)


Geri Dön ----- Mesaj Gönder