Önce içinizdeki umutları yıkın, umutsuzluğa kapılın, çıkış bulamayın. Sonra depresyona girin, endişeye, öfkeye gark olun. İntiharı bile düşünün, kaçıp gitme hayalleri kurun.
Sonra “yahu manyak mıyım ben, boşver gitsin, yaşıyorum ya, şu AN hala benim ya, ne olursa olsun, hala nefes alıyorum ya” deyin.
İstediklerinizi istemez olun. Ve aslında isteyebileceğiniz fakat aklınıza bile gelmeyen en güzel şeye sahip olun. Yani mutluluğa sahip olun.
Mutlu olmak için dünyanın istediğiniz gibi olmasına ihtiyacınız yok, mutlu olmak için sizi mutsuz eden şeylere öfkelenmenize onlarla mücadele etmenize de gerek yok.
Mutlu olmak için sağlık ve sevgi dışında hiçbirşeyi önemsememeniz gerekli, geri kalan herşey içinizdeki hırstır, açgözlülüktür, nefrettir.
Birşey istemezseniz, kimse sizden birşey alamaz.
Dans var, müzik var, edebiyat var, güzel insanlar var (var var ben çok gördüm hala da bol bol görüyorum, bakın sağa sola görürsünüz siz de), sevgi var, ah ve cancağızım varoğlu var.
Kendinize ördüğünüz zırhları, maskeleri, korkuları, hırsları yıkıp yok etmeden kendinize ulaşamazsınız. Bunun yolu da maalesef dibine kadar umutsuz kalıp kafanızı kaldırıp gökyüzüne bakmaktır, hepsi bu.
Ölüp gideceğiz anacım, ölüp gideceğiz. Ölmeden çürümeye başlamak da sizin elinizde, “yok ben öldüğümde çürüyeyim, şimdi iyiyim böyle” demek de.
Bir kez daha diyeyim “Yarın yok ki…”
Geri Dön ----- Mesaj Gönder