Valla köprüyü koşarak geçtim ama bisikletle geçmek daha da güzelmiş. Neyse ama diyeceğim bu değil.

İnsanlığın ciddi şekilde ruh hastası olduğuna, daha doğrusu pompalanan bu vahşi sosyal sistemde ruh hastası olmasının teşvik edildiğine bir kez daha şahit oldum.

Tüm dernek, vakıf, STK, NGO artık ne derseniz deyin bu ruh hastalığının vücut bulduğu yerler. Herkes birşeyin başkanı olmak, birilerinden farklı işler yapmış olmakla övünüyor.

Tamam geç onları onlar arızalı. Ya güzelim yol boyunca sürekli olarak birilerini geçmeye çalışan, aynen arabada olduğu gibi zil çalıp yol isteyen manyaklar, grup resmen onlarla doluydu.

Haaaa bir diğer arıza grup ise an’ın tadını çıkartacağına sonradan bakmak için fotoğraf çekmek, video çekmek için kazalar yapacak kadar kaptırmışlardı. Alayı manyak yahu, güzelim, işte şu anda tam o andasın, yaşa, keyfine bak.

Valla insanların bir araya geldiği mekanlardan, gruplardan, cemiyetlerden, örgütlerden hiç mi hiç haz etmiyorum. Dost ortamları ne kadar güzel yahu.

Bir köprü geçeceğiz diye katlandık (yok yok dayı filan demedim kimseye) ama artık Avrasya maratonu hariç (o da mecburen) hayatta bulaşmam bu bisikletçilere, ya da başka örgütlü tiplere.

Toplum delirmiş yahu, en azından büyük bir çoğunluğu ki bunlar bir de çevreye daha duyarlı, daha insancıl, daha okumuş, etmiş tayfa. Diğerlerini düşünmek bile istemiyorum.

Neyse bu iki gündür bir sinir, bir sinir bende; sıcaklar başlıyor ya şimdiden hazırlık yapıyorum :-)

Öte yandan hakikatten çok keyifliydi, ama köprü geçmek fantazisi dışında çok da önemli değil. Adalar yeter bize bisiklet icin (elbette haftaiçi daha iyi)

Keyfinize bakın, an’ı yaşayın. Yarın yok ki…


Geri Dön ----- Mesaj Gönder