Öyle ağır bir hava var ki etrafımdaki insanlarda, gören de hepsi ölümsüz olmuş tüm o kasvet bu yüzden sanacak yani.
Kötülüklerle dolu bir dünyada, herkes kötülük oldu diye şaşırıyor ya ben de en çok buna şaşırıyorum. Normal anacım, kötü, aptalca, alçakca şeyler olması. İçimizde nefret doğurması da normal. Ama nefret dolu olup da güzellik üretmek mümkün mü sizce? Bence değil ki bazen ben de yüreğimin öfkeyle kabardığını, damarlarımdaki kanın çekildiğini hissediyorum.
İt dalaşı bu olanların hepsi, ama daha korkuncu elbette. Güç savaşı işte. Dengeyi sağlayacak olan ise çok basit; her zaman güçsüzün yanında olmaya çalışmak. Ama kendi vicdan ekseninden de fazla uzaklaşmamak tabi.
Güçlü çok güçlü olursa kendisi dışında herşeyi yokeder, bu kadar basit. Aslında sonunda kendini de yokeder ama ben gittikten sonra o yok olmuş, olmamış bana ne.
Bu yaşam benim şansım, biraz keyfini süreyim sonra bırakacağım zaten.
Bugün bir 4.ncü dünya savaşı yaşamıyorsak (en azından açık açık) tek sebebi, kimse kesin olarak kazanacağına emin olamıyor da ondan.
Güç dengeleriyle oynamak benim tanıdığım ve sevdiğim insanların işi değil aslında. Güçlü olmaya çalışmak da değil. Güçsüzün yanında olmak evet, ama o güçlenirse onu da bırakıp diğer güçsüzün yanında olmak bence ideali.
Güç çok sıcak ve çekicidir öte yandan. Vicdanını yakar, seni de içine çekiverir. Yani kendini bir anda güçlünün yanında duruken bulursan, seni insan yapan tek şeyin yani vidanının alev alışına da şahit olabilirsin.
Ama üzülmeyin ve korkmayın, zihin koruyucumuz hala sapasağlam yerinde duruyor, sevgili ÖLÜM yani.
Merak etmeyin sakın, hiçbirimiz ölümsüzlüğe mahkum değiliz. Ve ne kadar acı çekersek çekelim hepimiz öleceğiz, hepsi bitecek.
Sadece ölmeden insan olmanın keyfine varamak, an’ın farkına varmak ve bununla mutlu olmak olabilir şu dünyada sahip olabileceğimiz güzellik.
AN dışında hiçbirşeye sahip değiliz. Sağlıkla yaşadığımız, insancıl duygular hissettiğimiz AN dışında hiçbirşeye sahip olamayacağız, zira öleceğiz.
Dostoevsky mi değerli bir insan ben mi? Elbette ben; o muhteşem eserler bıraktı, hepimiz hayranız ona ama o öldü artık ve bu muhteşem eserler artık onun için birşey ifade etmiyor, yani o şu anda sadece bir anı. Bense oturmuş burada saçmalıklar için klavye tıkırdatıyorum. Yazdıklarımın hiçbir önemi yok, ama yazabiliyorum ya, hem de şu AN’da yazabiliyorum ya, demek ki ben henüz bir anı değilim, bizzati AN’ım.
Yani diyeceğim o ki “anacım korkmayın, sonsuza kadar yaşamayacaksınız, ne olursa olsun her sorundan bir çıkış bulursunuz yaşadığınız sürece. Hatta AN’larınızın farkına varabilirseniz, bir de şans eseri bu an’da sağlıklıysanız, artık mutluluk da sizindir.”
Aksi takdirde içgüdüsel olarak yaşamaya çalışan, en güçlü güdüsü bu olan ama yaşamın ne olduğunun farkında olmayan, ölümü bilmeyen bir hayvandan ne farkımız kalır.
Şanslıyız yaşama imkanı bulduk ve neyse ki öleceğiz…
Yarın yok ki...
Geri Dön ----- Mesaj Gönder