Bir öykü okudum. Midilli'de sürgün, Kadıköy'lü bir Aristidi Kaptan varmış, balıkçılık edermiş. Karşıdan anavatanı görünüyor diye Midilli'yi hiç terketmemiş. Yakasında Fenerbahçe rozeti, içinde memleket ve Kulüp Rakısı muhabbetti özlemi olan bu kaptanın öyküsüydü okuduğum.(Ama basın hikayesini spor klübü ile ilintili olarak vermişti, hiiiiç anlamamışlar...)

Bir dostum da dedi ki bana bu öyküyü görünce, "yahu bizim bir rozetimiz bile olmadı". O anlamıştı öyküyü. Öykü ne vatan hasreti, ne anılar ne de başka birşeydi. Öykü büyük bir aidiyet öyküsüydü. Bir yere ait olma ve oradan koparılma öyküsüydü*.

Aşağıdakiler de biz ait olamayanlar ve olamayacak olanlar için olsun...

ne yakamızda bir rozet
ne cebimizde bir servet

sadece kalbimizde çakılı
    ama
bizden uzakta duran kadınlar
uzak tuttugumuz kadınlar

bir gün göçüp gittiğimizi bizden başka kimse anlamayacak,
    ne güzel,
        ne özgür...

 

*Merak edenler bir arama motorunda "Aristidi Kaptan" yazıp bir yerlerden bulabilir öyküyü


Geri Dön ----- Mesaj Gönder