Olmuyor çünkü sonuçta birşey seçmemiz lazım. Seçimsizlik daha kötü olduğuna göre herhangi bir seçenek de çok kötü olmuyor.

-Sosyal konuları önemseyebiliriz, hak adalet, insanlara yardım peşinde koşabiliriz. Kim kötü diyebilir ki, ama temel neden yine de EGO’dur. Zira birşeyleri kimse düzeltmiyor, iş başa düştü bari ben düzelteyim, ben ilgileneyim demek gibi geliyor bana.

-Sosyal konuları bırak haz vermeyen hiçbir konuyla ilgilenmeyebiliriz. Eh buna da EGO’dan başka ne denir ben bilmiyorum. Bilen varsa da öğrenmeye hazırım öte yandan.

-Gerçek bir inanç ve/veya spirituel olabiliriz. Dinden bağımsız olarak bile olsa dindar olabiliriz yani, dinimiz, inancımız ne olursa olsun. Ama cennet, ama tanrının krallığı, ama nirvana ama sonsuz ışık peşinden koşarız. “Ne oldu, bu yaşamın suyu mu çıktı?” diye soranlara da bıyık altından gülümseyerek veya bıyık üstünden kızarak (illa bıyık da şart değil) bakarız. EGO’muz inancımızdan o kadar eminizdir ki.

-Buddha’nın ortayolu gibi bir hayat sürmeye çalışırız. Hiçbirşeyi onu kaybettiğinde çok üzülmeyecek kadardan fazla sevmeyiz, isteklerimizi ortadan kaldırmayız ancak olabildiğince minimize ederiz. Sonuçta aydınlanma filan olmasa da iç huzur ister ve ekleriz “bu ancak bireysel olarak deneyimlenebilen birşey, nazar etme ne olur, bir usta bul kendine senin de olur”. Eh bu da biraz EGO’istce değil mi sizce?

-Aaaaa sevgi yumaklığı versiyonunu unutmayalım. Hayalkırıklığı makinası da diyebiliriz böylelerine. Karşılıksız ve koşulsuz sevgi verdiklerini söylerler ama mutlaka kendi sevdiklerinin 1/100’u oranında da olsa bir sevgi beklerler yani. Eeee insanız bekleyeceğiz tabi, ama hiç EGO’suz bir versiyon denemek lazım.

Yani sonuçta aslında her seçeneğimizi EGO’muz kontrol ediyorsa zaten seçimler nasıl yapılabilir ki o zaman?

Çok basit, yaptığımız her seçim EGO’muzun boyutu (işlevi de diyebilirdim ama bu daha eğlenceli oldu) ile orantılı olduğuna göre seçimlerimizin bizi üzmemesi mümkün değildir aslında merkezinde, eh intihar ise zaten elimizde hep sahip olduğumuz ama kullanmamıza gerek olmayan bir seçenek olarak elendiğine göre aslında seçimimizi sevdiklerimizi mutlu etmek, rahat ettirmek ve onlara coşku hissettirmek üzerinden kurgularsak onların mutluluğu bize yansıyacak, coşkuları bize bulaşacaktır önünde sonunda.

Hem daha az EGO’ist bir seçim olur hem de ne kadar çok insanı mutlu edersek dünyanın o kadar eğlenceli bir yer haline gelmesini sağlamak için katkıda bulunmuş oluruz.

Yahu burada ne dediğimi ben de anlamadım ama bu kadar yazdım yine ve emin olun yazmaya başlarken tamamen başka birşey düşünüyordum, yazarken de çalan müziğe daldım ve resmen otomatik olarak yazdım.

Ama ikinci bir okuma yapmadan, doğrudan göndereceğim.

Çok saçmalamışsam affola. :)

 


Geri Dön ----- Mesaj Gönder