Ben çok konuşan biriyim. Sürekli konuşurum; insanlarla, kendimle, klavyeyle, yeşil çay kavanozuyla, duşta akan suyla. Bazen çok afilli laflar da ederim (tamam siz hiçbirini duymamış olabilirsiniz ama ederim hakikatten). Sonra bu lafların kendi içimdeki yansımalarına baktığımda koca bir boşluk görürsem işte o zaman üzülürüm, ya lafımı yok etmeye çalışırım, ya da içimi o ettiğim lafla doldurmaya çalışırım.

Öğrencilikte rastlamışsınızdır, hani sürekli kendisine birşeyler sorulan, sürekli olarak ahkamlar kesen ve işin garibi bu ahkamları ciddiye alınan tipler vardır ya, hah işte maalesef uzun süre bu işi yaptım okuduğum üniversitelerde. Sonra iş hayatında; hep birşeyler sorulan ve bu kez de daha nazikçe öğütler veren biri oldum.

Ama sonraları şu farkettim ki insanlara sürekli müdahale ediyorum ama ya onların içinde olmayan kavramlar yüzünden onlara iyilik yapayım derken kötülük yapıyorsam. Zira kendimin bile uygulamadıklarını önermek, onların tüm deneyimlerini bilmeden ahkam kesmek ne kadar kötüydü.

Aynı şeyi bazen hala yapıyorum. İnsanlara “sev” diyorum ki bazılar o kadar acı çekmişler ki sevgileri yüzünden artık korkar olmuşlar ve “sev” dediğin zaman içleri acıyor, dengeleri bozuluyor. Bazen “AN’ı yaşa” deyip duruyorum ama insanların şartları, hayatta kendilerini bir şekilde içine soktukları bağımlılıkları ve kısıtlayıcıları onlara sadece AN’ı yaşayamadıklarını ve eğer bu en önemli şeyse o zaman hayatlarının tam bir facia olduğunu hissedip mutlu oluyorlar.

Özetle; ne yazarsam yazayım kendi doğrularımdır, siz üstünüze almayın. Ne söylersem söyleyim, söylediklerimin bazılarının karşılığını kendi hayatımda bile bulamıyorum kaldı ki size öğüt vermek ne haddime.

Hayattan bir beklentisi olmayan ve sadece AN’ın tadına bakıp ötesiyle ilgilenmeyen birinin söyledikleri sadece kendisini ilgilendirmeli. Ben yazıyorum, söylüyorum ama varsayın ki kendi kendime konuşuyorum, fazla üstünüze almayın. Sizin engellerinizi oluşturan ama öte yandan büyük hazlar veren kavramlarınızın pek çoğuna da ben sahip değilim ve olmayacağım, bunu da hiç unutmayın.

Öte yadan bunu da kendi üstünüze almayın lütfen, kendime söylüyorum:
Ne varsa şu anda var, yarın yok ki… :-)


Geri Dön ----- Mesaj Gönder