Not: Normalde yazıları pek okumadan publish tuşuna basardım. Ama burada ne dediğimden kendim de pek emin olmadığım için yeniden şöyle bir okudum ve ne yalan söyleyeyim pek anlaşılır bir şekilde yazmamış olduğumu farkettim. Ama deminden beri bisiklete biniyorum, yoruldum, düzeltme ile uğraşmak yerine şimdi Publish butonuna basacağım. Notu başa yazayım da bari kimsenin vaktini gaspetmeyeyim.

=================================================

Bazen aşık sevgisi neden yücedir diye düşünüyorum aklıma hep bir sıcak bakış, bir içten kucaklama, bir soluksuz sevişme, bir kolkola gezinti geliyor.

Sonra garip bir his bana diyor ki bunlar belki de aslında o aşkı ve sevgiyi tüketen, aşındıran şeyler. Yani çok doğal gibi görünen bu şeyler aslında insansı toplumuyla sürtünme yaratıyor ve hatta aşık insanlara izolasyon getiriyor, birbirine mahkum ediyor.

Yani tam anlatamıyorum ama şöyle birşeyler sanki.

Çok sevdiğin zaman gözün hiçbirşeyi görmez ama sen görünmez olmazsın. İnsanlar yanında sevgilin yokken bile senin bir aşk denizinde yüzdüğünü anlarlar, rahatsız olurlar.

Zira toplum aslında doğal yani hayvani (insansı) çekim kuvvetleri ile birarada durur ve doğal olanın içinde aşk ve sevgi yoktur. Sevgi insancıldır, insansı ve doğal değil. Burada başlar ilk yıpranma. İnsanlık sistemi sevgiyi tolere edemez. Onu üreme içgüdüsüne dönüştürmeye çalışır, en azında buna adreslemeye çalışır.

Bu baskıyı ilk aşk aşamalarında farketmez veya umursamazsın ama bilinçaltın bunu tehdit olarak kaydeder ve seni kendinden korumaya çalışır, yavaş yavaş insansı tarafın insancıl tarafına söz geçirmeye çalışır ve çok büyük oranda da bu büyük sevgiyi toplumun kabul edebileceği düzeye indirir

Aşık olduğun anda aşık olduğun kişiye dair sevgi azalması süreci de başlar. Hani şu sahip olduğun anda değerini yitiren hedeflerle özdeşleştirir toplumun bilgeleri bunu. Gerçekten öyle olmasa bile maalesef süreç yine de sevgi azalması ile devam eder.

Elbette vardır her geçen gün birbirine daha fazla, daha fazla aşık olan çiftler. Ama bunların istisnai bir durum olduğunu düşünüyorum.

Belki de aşık olduğunuz kişiye sadece aşık olmanız ama onunla bir araya gelmemeniz aslında herşeyi daha da muhteşem yapardı. Bilemiyorum. Yani sevdiğin insana olan aşkın bitmesin diye şehvetinizi başkalarında gidermeniz de aşkı ciddi olarak yaralardı. Aynı şekilde dokunmadan yaşanan bir aşk da zor gibi. Yine de belki böyle uzaktan yaşanan bir aşka da yerimizin olması lazım.

Belki de aşk dediğimiz şey sadece tek bir şekilde olan birşey değildir. Yani klasik sevgili kavramının ötesinde de sadece aşık olabileceğimiz zihinler yok mudur?

Bence vardır ve toplumun “kafasında aldatma” diye bize empoze ettiği şey aslında insancıl zihnin ve kalbin en büyük mucizesi olan sevginin tüm insanlığa yayılmasını önlemek içindir. Yani insanlar ne kadar çok kişiye aşık olurlarsa sonunda tüm insanlık sevgi ve kucaklaşma ile dolar.

Erk sahipleri istemez böyle saçmalıkları, sonra kimleri kimlere kötülülük ettirtip egemenlikleri altına alabilirler ki? Sonra ihtiyaç listelerinin kısalması onların ihtiyaç sahipleri üzerindeki güçlerini azaltmaz mı?

Eh ben tüm toplumdan da onu yönetenlerden de güçlü değilim, yarına da inanmam, o halde gereksiz sürtünme ve yakıcı ısıya ihtiyacım yok. Topluma göstermeden kalbini, zihnini sevdiğim tüm kadınlara aşık olabilirim. Ödeyeceğim tek bedel ise bu aşkla birlikte elele yapacağım yürüyüşlere duyacağım hasret olur ki aşık olabileyim, aşık kalabileyim de o kadarı da olmasın.

Ben aşık olduğum kadını görmesem de, dokunmasam da olur, yeter ki hayatım boyunca birilerine sevgi duyma şansımı kaybetmeyeyim.

Birgün toplum da sevgi dolu olursa o zaman belki buna gerek kalmaz ama o gün gelene kadar sloganımız “yarın yok ki AN’ın mutluluğunu yakala ve sev sevebildiğin kadar”…


Geri Dön ----- Mesaj Gönder