Bir şekilde bazı insanlarla hiç ilgilenmeseniz de onların varlıkları sizin için önemlidir ya. Ortak bir noktanız hatta ortak bir duygunuz bile yoktur ama bu insanları varolması önemlidir. İster piyasa insanı olmuş olsunlar, ister uyuşturucu döngüsüne hapsetmiş olsunlar kendilerini, isterse, intihar edecek kadar bunalmış olsunlar, isterlerse benim sevdiğim gibi yaşama sevinci değil yaşam nefreti taşısınlar bu insanların tüm insanlar için değerli olduklarına inanırım. Çünkü onlar farklı bakış açılarıdır. Yaptıkları bir sürü şeyi çıkar sağlamak için kötü niyetle bile yapsalar bu insanlar ortadadır ve bence tutsak edilmiş serserilerdir. Bu insanlar insanlarda özgürlük çağrışımları üretebilirler.

Bir de bunun gibi insanların ölümüyle mutlu olanlar, ağızlarından salyalar saçarak bu mutluluklarını ifade edenler vardır. Hemen kendilerine bir ilgi çekmeye çalışanlar vardır. İşte bunlara ise kızmam bile. Bunlar gerçek mutsuz insanlardır ve kendi mutsuzluklarını saçan insanlardır hepsi bu.Bu insanları hiç düşünmeyin bile derim ben, hiç kızıp onlara ihtiyaç duydukları savaş hissini yaşatmayın. Onlar AN’larını hissedemeden yaşayacak ve mutsuzlukları ile ölecekler.

Peki bu gencecik kadıncağız öldü diye ben ne hissettim diye düşündüm. Valla aslında hiç tanımıyorum, belki ölüm onun için iyiydi, özlediği birşeydi. Ama ölüm bile kabul edilebilir olduktan sonra yaşam içinde bir insanı yıkabilecek hiçbirşey yoktur, hatta mutsuz edebilecek birşey de yoktur gibime geliyor.

Keşke yaşamak için sebepleri olsaydı ve keşke yaşasaydı diye düşünüyorum. Ölüm zaten kesin olan. Yani tabi ölüm sebebini hiç bilemeyeceğiz ama eğer bu ölümü kendisi ürettiyse (dolaylı veya doğrudan) ve bu kadar çaresiz kalıp yaptıysa bunu çok üzücü.

Bir sanatçının yaratıcılığı kendini yaşatmaya yetmiyorsa -ki bunun o kadar çok örneği var ki- o zaman gerçekten toplumdan uzak durmak daha iyi galiba.

Anlamsız şeyleri anlamlandırmaya çalışıyor küçük beynimiz. Fakat o kadar çok “ŞEY” üretmiş ki insanlık sistemi, kapasite yetmiyor sonunda. Dogmatik öğretilerin takipçileri için çok kolay bu şeyleri açıklamak, “budur” diyorlar ve herşey açıklanıyor, ama zihinsel tutsaklıktan kaçmaya çalışanlar, hele de sistemin içinde varolup hem sistemle, hem insanlıkla mücadele edip hem de kendine “ŞEY”leri açıklamaya çalışıp duran özgür zihinler belli bir süre sonra dayanamıyor bu mücadeleye demek ki.

İşte benim tutkudan uzak durulması gerektiğini öngördüğüm yer burası. Sanatçı üretimini paylaşmak ister, bu kesin, ama sonra paylaşım kanallarının kölesi olacak kadar bağımlısı olunca sistemin, daha büyük kitlelere ulaşmak için, işte orada çelişkiler ve depresyon, çıkış bulunamazsa ölüm veya zihni çöküş geliyor.

Savaşçı ruh hakikatten eğlenceli (eh ne sandınız bu kadar dinginleşmeye, mutluluğa, sevgiye dair mesajlar atıyorum diye beni hintli bir sadu mu sandınız? Maalesef ben de çok savaşçılık yaptım ve yine maalesef başarından da haz aldım. Sadece sonunda çok geç olmadan bunların beni yoketmeye başladığını anladım, hepsi bu), çoşku zannettiğin mücadele ruhu ve tutkular, elbette eğlenceli. Ama bunlar coşku değil. Ve bunlar olmadan sanatçı olunabilir mi onu da bilmiyorum. Ama bunlar insancıl değil, bunlar insanlığın tüm kötülüklerinin temelindeki kavramlar aslında.

Neyse Amy’den nerelere geldik yine. Sıcaktan ne yazdığımı karıştırdım. Özetle: üzgün veya sevinçli olmaya karar veremedim. Eğer gitmek istedi ve gerçekten gitmesi gerektiğini düşündüğü için gittiyse, sevindim. Eğer aslında kalmak için çaba gösteriyordu ama vücudu bunu başaramadı da gittiyse, üzüldüm. Umarım bulduğu bir çıkış olmuştur.

Hepimize bir kez daha hatırlatsın ölümü de AN’ımızın tadını çıkartalım; bize hediyesi de bu “AN” olsun Amy’nin en azından öte yandan.

Yarın yok ki…

 


Geri Dön ----- Mesaj Gönder