Şimdi denilebilir ki “bu adam bugün ne içtiyse ben de ondan içsem iyi olacak bu yazıyı okumadan önce” ama hakikatten yaseminli yeşil çaydan başka birşey içmedim.Yani isterseniz bir çay demleyin.

Neyse yine bugün biraz düşündüm de simbiyonist bir yaşam örneği olan en basit parazitten, toplumsal kompleks asalaklar olan POP kültür parazitlerine kadar tüm parazitler aslında bizden daha özgür ve cesur gibime geldi.

Şimdi gelin bu türdeş parazitlerimizi düşünelim, yani en gelişmiş parazit türü olan “Hominum Symbiosis”.

Şimdi bu Hominum Symbiosis’ler üretilmiş sahte değerlerden faydalanıp, sistem egemenlerinin toplum mühendisliği aracı olarak kullanılıyorlar değil mi? Eh, bence öyle. Egemen, bazen mesajını iletmeye, bazen hedef vermeye, bazen yönetmeye, bazen kafaları boşaltmaya, bazen korkutmaya yönelik olarak bu Hominum Symbiosis’ları kullanmıyor mu? Eh, bu da evet.

Şimdi bakalım bu parazitler nasıl oluyor da bizden daha özgür oluyorlar.

1) Egemen toplumu nasıl güder ve yönetir?
    1.1.Zaman kavramı ile ki aslında zaman diye birşey yoktur (yine bence)
    1.2.Ölümü ortadan kaldırarak, yani ölüm sonrası düşüncesine hükmederek
    1.3.Toplumsal değerler üreterek; onur, şeref, gurur, yücelikler
    1.4.İletişimi kontrol ederek (görüntüde teşvik edip ama aslında merkezileştirerek)
    1.5.Kaynakları kontrol ederek, enerji, hammade, yiyecek ve su elbette
    1.6.Zevk, haz, ihtiyaçlar üretip, bunları kısıtlayarak

2) Peki toplumun merkezileşen ihtiyaç, haz ve zevkleri nasıl merkezileştirilir?
    2.1.İnsanın en temel ihtiyacı olan sosyal aidiyet hissi üretilerek
    2.2.Toplum mühendisliği ile insanlar segmente edilerek ve ihtiyaçları üretilerek
    2.3.Popüler kültür, zevk, düşünce sistemleri oluşturarak

3) Peki popüler kültür sistemleri nasıl algılatılır toplumdaki bireylere?
    3.1.Medya ve ilintili tüm unsurlarıyla
    3.2.Kitleleri bir araya getirici etkinlikleri sosyal protokol olarak sunarak
    3.3.Aslında olmayan ihtiyaçlar için somutlaştırıcı ürün ve hizmetleri icat ederek
    3.4.Toplumsal parazitler kullanılarak, POP’un her basamağında çalışan icracılar

4) Peki bu icracıların motifleri nelerdir ve neden bizden özgürdürler.
    4.1.Öncelikle ileri derecede açgözlü oldukları için maddi hedefler konunca çalışırlar
    4.2.Kesinlikle madde 1.3’teki tüm kavramlardan arınmışlardır.
    4.3.Sistemin içinde yer aldıkları ve pisliklerine tabi oldukları için idealleri yoktur.
    4.3.Geçmişle alakaları yoktur, gelecekle ilgili açgözlülük dışında beklentileri yoktur.

Yani dostlar; bu parazitler ister meme göstereni olsun, ister top koşturanı olsun, ister TV oyuncusu olsun, ister haber yazıcısı olsun, artık aklınıza ne gelirse o olsun çoğumuzun sahip olduğu birçok özgürlük kısıtlayıcı engellere sahip değildirler.

Geçmişlerinden kaçmak için insancıllıklarından vazgeçmişlerdir, ayrıca daha çok “şey” dışında sahip olabilecekleri birşey olamayacağı için gelecekle ilgili de bir beklentileri yokturlar. Yani AN’ı yaşarlar.

Bizim çoğumuzun ruhunda katarakt oluşturan onur, haysiyet, şeref, gurur gibi kavramlardan tamamen arınmışlardır. Yani neredeyse en hür insan grubu arasında her alırlar. Tamam çevrelerine ve ortamlarına orada başlarına gelebilecek herşeye bağımlıdırlar ama yeryüzündeki en özgür kabul edilebilecek insan bile yeryüzünün kendisine yani kendi evrenine bağımlıdır, yaşama bağılıdır. Eh bu Hominum Symbiosis’in evreni de zaten bu olduğu için orada da çok kısıtlı sayılmaz. Yani vicdanen bağımsızdırlar.

Utanma, güç arkasındayken korkma, gücü arkasında tutabilmek için herşeyden vazgeçebilme yetenekleri oldukları için istediklerini limit kendi açgözlülükleriyle sınırlı olacak kadar yapabilirler. Yani eylemleri sınırsızca özgürdür.

Yani parazit deyip geçmeyin arkadaşlar onlar sanatçılardan bile özgürdürler.

Sanatçı kendini insancıllığını, doğayı, evreni, kısacası bir insan bakış açısından varolan ve olabilecek her kavramı anlayıp hissetmeye yöneltir.

Kimi zaman toplumun köküne kibrit çakıp yakmak isteyen, insancıl değerlere karşı duruyormuş gibi görünen en anarşistinin bile öfkesi aslında toplumdaki pislikleri yok etmek adınadır. (Yani sırf zevk için pislik yapıyorsa serseri zaten buna sanatçı değil sosyopat diyoruz)

Sanatçı sonuna kadar insancıl kavramlara tutsaktır. Yorumu algısı ne olursa olsun yaptığı iş insansı değil insancıldır.

Yani bir sanatçı özgürlüğünü daha bir parazit kadar yaşayamadığı sürece, hiçbirimiz de yaşayamayacağız gibime geliyor. Sanatçı AN’ı hissetip yaşadığına şaşırıp çılgınca sevinmediği sürece hiçbirimiz bu sevinci yaşayamayacağız gibime geliyor.

Haaa şimdi sanatçı deyip duruyorum illa da dansa dair, veya plastik sanatlara dair bohem tipleri kasdediyorum sanılmasın. Sanatçı diye tüm sanatçıları kasdediyorum. Yani koyun otlatırken sazlıktan çakısıyla çalgı yapıp çalanı da, köy köy elinde sazıyla dolaşıp güzellemeler okuyanı da, kimsenin haberi olmadan gecekondusunda kirli defterine şiirler yazanı da kasdediyorum.

Neyse kısa birşey yazacaktım yine uzadı. Özetle bahsettiğimiz parazitlerin kendi evrenlerinde yakaladıkları özgürlüğü biz de kendi evrenimizde yakalayabiliriz umarım.

Ama üzülmeyin yakalamasak da.

Neyse ki öleceğiz ;-)

 


Geri Dön ----- Mesaj Gönder