Yani insanların gülmemek için bu kadar mazeretleri olmasını anlayamıyorum. Ne yani kasa kasa durunca, gülmeyince daha bi seksi, daha bi korumacı, daha bi maço, ya da daha bi “uğraşmayın benle oyarım”, daha bir “beni koruyan gülmez bir adam var sizi oyar” mı oluyor, anlamıyorum ki.

Ya da hayat o kadar boktan ki gülerek bu değerli acımızı mı yoketmekten korkuyoruz. Yani gülersek birileri “bak işte şikayet edip duruyor ama bir yandan da gülüyor, numaracı bu be” diyecek diye mi korkuyoruz.

Haaa derseniz ki “valla bu doğanın gereği, sert duracaksın ki millet bulaşmasın, di mi ama?”. Eee bu röntgenci zihniyetli, her halta bulaşan main stream belgeselcilerin* filmlerinde görüyoruz; hala kalan bir kaç -ilkel- (bence çoğu bizden daha modern insanlar) avcı-toplayıcıları gösteriyorlar -ki doğanın bizzat içinde yaşıyorlar-, hepsi güzel güzel kocaman kocaman gülüyorlar. Demek ki doğanın gereği değil somurtmak, poz kesmek.

Şimdi anacım, hayat hakikatten komik. Yani canımız yanmadığı, yani sağlıklı olduğumuz sürece gülmekten bir zarar gelmez. Hatta sağlıksız olduğumuz zaman da gülmek iyi bile gelir, karnından ameliyat olmadıysan.

Bugün bütün gün misal o kadar çok komik şey duydum, gördüm ki, hatta çoğu kez de öylesine güldüm ki en sonunda dayanamadım bu yazıyı yazdım. Hayat zaten güzel bir de gülünce hatta bir de gülen insanlar görünce, onlarla birlikte olunca çok çok daha güzel.

Hayat hakikatten bu kadar ciddiye almaya değmez. Ben sevmiyorum somurtgan ruh halini yaw. Yatakta kanter içinde bir sevişmeden sonra bile karşında hatun gülmüyorsa, sen gülmüyorsan sen sevişmemişsin ki birader, çiftleşmişsin sadece. Bırak onu bazı ruh hastaları “yatakta bana güldü” diye kadını öldürüyor, onu saymıyorum bile.

Okula gitmişsin hoca süper öğretiyor, konusunu yalamış yutmuş. Ama bön tayfasının önde gideni, ne espri yapıyor, ne bir gülümsüyor. Olmaz olsun öyle hocam benim yaw -ki zamanında bol bol da oldu ha-.

Ofis ortamında oturursun, beton suratlı müdür vardır. Operaya gidersin suratsız yer gösteren vardır. Kahve içmeye gidersin meymenetsiz garson vardır. Kardeşim gülün biraz yahu, merak etmeyin güldüğünüz için mevkinizi kaybetmezsiniz, birileri size saldırmaz.

Vak-a Marmaris’te bir bahçevan otel odasında uyanıp camdan gerinip sonra bahçeye bakıp adamı görünce gülerek “günaydın” diyen turist kıza tecavüz edip “ama bana güldüydü” diye kendini savunmuştu. Ama zaten bu da ne kadar gülmeyen insanlardan oluşan bir toplum olduğumuzu, gülmenin ne kadar davet edici, hafiflik gösterici, tehlikeli birşey olarak algılandığını da gösteriyor.

Kardeşim sokakta gülemiyorsunuz tehlikeli, tamam, ama bari evinizde gülün, arkadaşlarınızla bir araya geldiğinizde içki filan içmeden de gülün, sadece sevdiğiniz insanları gördüğünüz için gülün veya tamamen bir sebepten bağımsız kendi kendinize gülün yahu.

Haaa bu arada bir kahvede oturup anıra anıra gülen insanlardan da olalım demiyorum. Yani birisiyle alay edip anırarak gülmek değil kasdettiğim, zaten anlayan anladı neyi kasdettiğimi. Şimdi bir de “abi sen öyle diyorsun ama biz çok gülüyoruz kahvede, geçen piç murat’ın pantolu jiletle çizdi bizim ustura akif, adam iskeleye kadar götünde kocaman delikle gitti, herkes dönüp dönüp baktı, rezil oldu, biz de altımıza işedik gülmekten” diyerek bana “yani tespitin yanlış” filan demeyin. Doğru veya yanlış benim tespitim bu.

Ha gülmeyen arkadaşlarınızı da güldürün, taciz edin onları ki gülmeye alışsınlar. Misal her somurtup gördüğünüzde “birşeyin var senin, ölümü gör anlat, anlatmazsan ben senin ölünü göreyim bak” diye taciz edin ki suni de olsa gülmeye alışsın ki sonra kendi kendine olur o iş. Gülmek bulaşıcıdır, alıştırın etrafınızdakileri gülmeye ki onlar da sizi güldürsünler sonra.

Uzatmayayım, fazla kasım kasım kasılmayın, ya da acı çekip depre depre depresyona girmeyin; gülün cancağızlarım gülün.

*Bu belgesellerin en azından bir işe yaradığı bazı zamanlar var, Collaps belgeseli yapip ‘nükleer enerji temiz enerjidir’ demek dışında


Geri Dön ----- Mesaj Gönder